Reklam yazarı olmaya karar veriÅŸim çok eskiye dayanıyor, sanıyorum TV’deki “Gözlüğünüzün bir camını sabunlu, bir camını Elidor’lu suya batırın. Bakın hangisi daha parlak” reklamını seyredip de her banyoya elimde iki kap ve bir gözlükle koÅŸmaya baÅŸladığım sıralarda temellendi bu karar. (Bu reklamı benden baÅŸka hatırlayan da yok! Hatırlıyorsanız, bulursanız lütfen yoruma yazın, çok merak ediyorum!)
Neyse iÅŸte meslek kararını henüz Barbielerle küvete girdiÄŸim bir dönemde verdim ama bunu olmak için ne okumalıydım onu bilmiyordum. Lise son’a geldiÄŸimde “iletiÅŸim” bölümü nedir, ne iÅŸe yarar anlamamıştım. Ben de gittim asla ekonomist olmamak üzere, ekonomi okudum. Matematik güzel ya dedim, ekonomi bilim iÅŸte, okuyayım bunu, temel saÄŸlam olsun.
Böylece sene 1715 filan olacak, elimde ekonomi diplomam, alakalı alakasız bir sürü yerde yaptığım stajlarım ve reklam yazarlığına dair pek bir şey olmadan çıktım okuldan. Bir dosyam vardı evet, içinde 1 aylık reklam ajansı stajında yazdığım jingle ve yaptığım proje artı okulda yazdığım kompozisyonlardan oluşan.
O zamanlar hayat internet değildi bizim. Posta güvercinleriyle iş arardık. Ahaha yok yok şaka tabii de, gazeteden buluyorduk işleri. Açtım bir Pazar günü, IK ekini, aaa reklam yazarı arayan bir yer, hemen başvurdum. Böylece mezun oluşumdan takribi 3 ay sonra, hayatımda ilk kez aylık bir maaş alacağım işe başladım.
Concept İletiÅŸim, o yıllarda yeni kuruluyordu. İçerideki 3-5 kiÅŸilik ekipten biri olacaktım ben de. Sonra Maçka’ya taşındık ama ilk ofis NiÅŸantaşı’ndaydı galiba, minik, 2 oda bir salon bir yer, beni baÄŸrına basan tatlı insanlar.
Okuldan yeni mezun olmuÅŸ, sudan çıkmış bir balık olduÄŸumdan o kadar ÅŸaÅŸkındım ki o ilk pazartesi… Benimle birlikte baÅŸlayan iki insan daha vardı, sanat yönetmenlerimdi onlar benim, ikisiyle ekip olacaktım ben. Herkes yeniydi, herkes ÅŸaÅŸkındı… Ben jr. yazardım ama senior yazar da kreatif direktörümüzdü. Yani ortamdaki tek diÄŸer yazar seviye olarak aramızda uçurumlar olan biriydi ve yönetici statüsündeydi. Dolayısıyla bana salak stajyer ya da taze çömez muamelesi yapılamayacaktı, her iÅŸin içinde olacaktım. Güzeldi ama korkunçluydu da biraz.
Öyle baÅŸladım iÅŸte. O iki sanat yönetmeni hala çok sevdiÄŸim, görüştüğüm çok iyi arkadaşım oldular sonradan, biri bir süredir kayıplara karışmış olsa da (eÄŸer bunu okuyorsan ara bizi!). Hatta onlardan biri (kayıp olmayan) beyaz atlı sanat yönetmenimmiÅŸ benim meÄŸerse. Ondan sonrakilerde hep onu aradım, özledim, hep onunla tekrar çalışmayı istedim. Kreatif direktörümüz o zaman demiÅŸti: “Çok ÅŸanslısınız, farkında deÄŸilsiniz” diye, “İnsanların senelerce kuramadığı bağı siz ilk iÅŸinizde buldunuz. Birbirinizi kaybetmeyin. Bu kadar iyi anlaÅŸan yazar ve çizer çok önemli bir ÅŸey” diye. DoÄŸru demiÅŸ tabii. Ama ne yazık ki, o ilk iÅŸten sonra biz bir daha takım olamadık bir ajansta. Yine de hala bir takımız. Åžimdilerde artık beraber reklam yapmasak da, bir çocuk kitabı yapmaya çalışıyoruz, ki o belki daha da güzel…
Cücük kadar bir maaşım vardı ilk iÅŸimde ama ilk iÅŸim bana baÅŸka hiçbir iÅŸ yerimin öğretemediÄŸi kadar çok ÅŸey öğretti. Oradaki heyecanımı hala özlerim. Çünkü orada her ÅŸeye açtık, her ÅŸeye çok hevesliydik ve gördüğümüz her ÅŸey yeniydi. Henüz senelerin getirdiÄŸi bıkkınlık, alışmışlık yoktu üzerimizde ve iyi insanların yanındaydık, bize öğretmek isteyen, bizi takdir eden… Åžanslıydık. Bir sene kadar çalıştım ilk iÅŸimde, sonra yüksek lisans için yurt dışına gittim ama o bir sene çok önemli bir sene oldu benim için.
İşte böyle benim ilk iÅŸim. Photoshop’u ilk orada görüp “oha” demiÅŸtim, “millet neler yapıyor bilgisayarla!” Bir sanat yönetmenin yaptığı tasarımlara, logolara, ambalajlara, posterlere bakıp gözlerimin kamaÅŸması, ilk oradadır. Konkur nedir, orada öğrendim. Ozalit’i ilk orada gördüm. Hatta “ozalitler gelecek, gelince kontrol et” dediklerinde, kendi kendime “ulan edeyim de acaba ne ki ozalit, görünce anlarım herhalde” diyiÅŸimi hala gülerek hatırlarım. Redaksiyondan ilk orada nefret ettim. İlk orada sabahladım iÅŸ yetiÅŸtirmek için. Televizyona, dergiye, gazeteye çıkan ilk iÅŸim oradadır. Bir markaya ismi ilk kez orada buldum. Uzun lafın kısası sonra çok kere yaptığım her ÅŸeyi ilk kez orada yaptım. Çömezden reklam yazarına orada dönüştüm.
İşe başladığım için cep telefonu almıştım ilk kez, Nokia 3210 filan olmalı, emin değilim. Maaşım o kadar azdı ki, harcasam hiçbir işe yaramaz, havaya gider üç-beş yemekle diye, dolabımın içinde bir küçük çantada biriktiriyor, annemlerden para almaya devam ediyordum. O maaşlar yine de sonunda çarçur oldu, bir işe yaramadı.
Sanıyorum ilk iÅŸime baÅŸladığımda 21 yaşındaydım. Çok gençmiÅŸim, ne güzelmiÅŸ. KeÅŸke yine ilk iÅŸime baÅŸlayabiliyor olsam. Gel gör ki hayat geçip gidiyor. Ve seyrettiÄŸi bir reklam yüzünden yıllar boyunca banyoya elinde iki gözlükle giren bir çocuk bile büyüyüp, “artık bunu yapmak istemiyorum” diyebiliyor.
Öyle işte.
çok iyimiþ :) hiç o reklamý hatýrlamýyorum :(
Net olmamakla beraber ben hatırlıyorum :)