Yılbaşında ne mi dilemiştim? 2014’ün barış getirmesini. Yok öyle güzellik yarışması ağzı, dünya barışı gibi değil… Yani o da olsun tabii, hep olsun barış da insan yılbaşı kararlarını verirken, doğum günü pastasının mumlarını üflerken ya da işte yıldız kayınca veya saat 22:22’yi gösterince oturup da dünyada barış olsun, herkes kapısının önünü temizlesin gibi dilekler dilemiyor pek. Daha ucu kendine dokunan şeyler diliyor kime inanıyorsa ondan, tanrıdan, diş perisinden, noel baba’nın elflerinden ya da sadece evrenden.
İşte ben de öyle bir barış diledim 2014’ten, daha bencilce bir barış. Daha bana bana bir barış.
Kızgınlıklarımla, kırgınlıklarımla ve küskünlüklerimle barış.
Zayıflıklarımla, yaptıklarımla, yapamadıklarımla, hatalarım, yetersizliklerim ve eksiklerimle barış.
Geçmişimle barış.
Hayatla barış.
Kendimle barış.
Sevgilimle barış.
Sonra bir de tüm sevdiklerim için barış.
Barışamadıkları, barışamadığımız her şeyle barış.
Öyle ya da böyle barış.
İlla ki barış.
Bana ve sevdiklerime barış, sonra da dünya barışı tabii.
Ama barış işte…
Barış.
Hala da tek dileğim o 2014’ten. Başka ne olsun ki?
Hadi Yoko’yu boşver ama ne demiş Lennon? “All we are saying is give peace a chance.”
Eh işte öyle.
Not: Aylar süren bir rötarla da olsa aslında kendince güzel bir zamanlamayla son blog fırtınası yazım da böylece bitmiş oldu… Bununla da barışımı yapabilirim artık bence.