Blog fırtınası geçmiş hayatınız filan demiş, ben geçmiş hayatımda kimdim bilemiyorum, bu konu üzerinde fikir de yürütemiyorum şu anda. Beni boşverip, başka birilerinin geçmiş hayatından söz etmek istiyorum. Kahramanlarının hepsinin bugün ölü olduğu bir hikayeden… Uzun zamandır rafımda duruyordu “Slyvia” filmi, fırsat bulup seyredememiştim. Çok seneler evvel okuduğum “Sırça Fanus”un yazarı, 30 yaşında intihar ederek … Okumaya devam et
Tagged with yazar …
Yazarlarım ve ben
Bu blog fırtınası mütemadiyen bana en sevdiğim bir şeyleri soruyor ve ben, bu kadar kararsız bir insan olan ben, mütemadiyen kontrpiyede kalıyorum. Oh allahım, nihayet kontrpiye lafını bir cümlede kullanmak nasip oldu, bu fırsatı veren herkese teşekkür ederim. Neyse işte, “illa ki seçeceğsin lan” diyen blog fırtınası baskısı altında yine kıvırmak istemiyorum, “en sevdiğim kitap … Okumaya devam et
Blog Fırtınası
Millet her yerde blog challenge’ları yapıyor, yazmaya teşvik olsun diye, bizde tık yok. Onunçün ben de yabancı bir sitede bulduğum 30 günlük bir challenge’ı aldım, Türkçe’ye uyarladım. Şimdi biz de Aslı’cımla birlikte yapıcaz bunu. Challenge yerine ne desek Türkçe’de? Bilemedim. Ödev diyelim. Nedir yani? Şöyle bi şey: 31 gün. 31 ödev. Aralık ayı boyunca her … Okumaya devam et
Gönderilmeyen mektuplar
Hemingway’e demişler ki bize kısacık bir hikaye yaz, o da durur mu, yapıştırmış cevabı: For sale: Baby shoes, never worn. Cukka. Nasıl da içe oturan bir cümle. Belki herkese başka bir hikaye çiziyor ama bir şekilde bir dünya, insanlar, mutsuzluklar, hayal kırıklığı yaratıyor. Şuncacık kelime nelere muktedir ya rab. Ya da tabii kelimeler değil de, … Okumaya devam et
Aşkla yazmak…
Kitapları zor beğenirim, kötü kitap okuyunca bildiğin sinirlenirim, kendimi kandırılmış hissederim. Ama okurum, kötü kitapları da okurum, iyi örnek kadar kötüyü de görmek gerek diye. Zor beğenirim beğenmesine ama beğenince de çok sevinirim, yazanını anında severim, güzel cümleler kuranı bağrıma basarım bir anda. Öyle bir aşk dolu, öyle bir duygusal ilişkim var kitaplar ve yazarlarıyla, … Okumaya devam et
Give me joy. Flash.
“Popüler olana burun kıvırma” hastalığıyla ne kadar dalga geçsem de, popüler bir hastalık olduğundan ben de yakalanabiliyorum zaman zaman. Nitekim sittin senedir, Chuck Palahniuk’a bir ilgi ve alaka göstermemiş olmamı başka bir şey ile açıklayamıyorum. Tamamen atıyorum Nick Hornby’i mesela popüler olmazdan evvel keşfettiğimden olacak, kendisine olan hayranlığımı her fırsatta dile getirmekten hiç gocunmam da … Okumaya devam et
Atış poligonu
Yazar olarak sınırlamalarım var, kendi kendime uyguladığım bir sansür var, kıramadığım zincirlerim var. Ve bir gün olmak istediğim yazar olabilmek istiyorsam, bu “inhibition”lardan arınmam gerektiğini biliyorum. Bu yolda da bu blogu kullanıyorum. Burada kendimi geliştirmeye çalışıyorum, bir gün hiç kimselere okutmadığım hikayeler yerine insanlara ulaşacak bir şeyler ortaya koyacaksam, önce burada deniyorum kendimi. Gelişmeye çalışıyorum … Okumaya devam et
Ha… hayır, yapma bana bunu!
Bendeniz bir gün tam teşekküllü bir yazar olarak piyasaya atlama hedefinde olduğumdan kelli, bugünlerde piyasa araştırması mahiyetinde, genç Türk yazarları çok okuyorum. Ama böyle rafine bir seçmece usulüyle değil, tamamen araştırmacı gazetecilik ruhuyla, kim ne yazmış güdüsüyle okuyorum. Tamamen atıyorum mesela Migros’ta ya da bakkalda ya da seçkin kitapevlerinde satılması filan hiç fark etmiyor. Alıyorum, … Okumaya devam et